Size en uygun kategori seçimi yapın ve hemen üyeliksiz iletişime geçin ya da kendi ilanlarınızı oluşturun...

Karabük Yerel Tarihi - Karabük

Karabük Yerel Tarihi

Batı Karadeniz bölgesinde bulunan Karabük, Tarihi Safranbolu evleri ve antik kentleri ile bir turizm cennetidir.
Karabük, Türk Ulusunun tarihinde, sanayileşmeyi simgeleyen kent olmanın haklı gururunu taşımaktadır. Cumhuriyetin ilk yıllarında, Ulu Önder Atatürk’ün sanayileşme yolunda aldığı devrim kararı üzerine, Türkiye’nin ilk entegre demir-çelik tesisinin yeri  için, maden kömürü havzasına ve sahile yakınlığı, demiryolu güzergahında bulunuşu ve stratejik uygunluğu nedeni ile Karabük seçilmiştir.

İlçeler:
Karabük ilinin ilçeleri; Eflani, Eskipazar, Ovacık, Safranbolu ve Yenice’dir.

Safranbolu:

Yenice : Karabük’e 35 km. mesafede olan Yenice’nin tarihi, bölgenin eski tarihi geçmişine benzer olup, Selçuklular döneminden itibaren önemli bir yerleşim yeri olmuştur.
Yenice Ormanları, tropik bölgeler dışında, dünyanın ender bölgelerinde görülebilecek, bir çoğu anıtsal boy ve kalınlığa ulaşmış ağaç türleri ile gerçek bir ağaç müzesidir. Bu ormanlarda barınan hayvanların çeşitliliği, yaban hayatı yönünden Yenice’ye ayrı bir değer kazandırır. Ormanların bazı bölümleri “Tabiatı Koruma Alanı” ilan edilmiştir. Gökpınar mevkiindeki 4 Hektarlık bir alan, 40 çeşit ağaç türü ve çok sayıda hayvanı ile birlikte Arberatum olarak tescil edilmiştir.
Ormanların yanı sıra, ilçe sınırlarındaki yaylalar, mağaralar, kanyonlar, şifalı olduğu bilinen su kaynakları, orman içine tesis edilmiş bulunan dinlenme mekanları tabiat parkları, ilçenin diğer değerlerini oluşturmaktadır.
Eskipazar : Karabük’ün güneyinde, il Merkezine 36 km uzaklıkta bulunan Eskipazar’da Proto-Hititler’ den kalma çevrede pek çok kaya mezarı ve tümülüs bulunmaktadır. Bu dönemden kalma, ilçeye 3 km. uzaklıkta kalıntıları bulunan antik kent, en az 4 medeniyete ev sahipliği yapmıştır.
Üzerinde pek çok tapınak ve yazıtların bulunduğu Asar Kalesi, Asar Tepesindeki Kaya tünelleri, Roma Döneminden kalma kaya mezarları, ormanları ve soğuk suyu ile ünlü Çetiören Mesire Yeri, Bayındır İçmecesi ve Soğanlı çayında yetişen tatlı su balığı, Eskipazar’ın ilgi çeken değerleridir.

Tarihçe

Karabük ve çevresi, antik devirde Paflagonya denilen bölge sınırları içerisinde yer almaktadır. Coğrafi olarak çok karışık olan bu bölgedeki yerleşmeler erken bronz (tunç) çağda başlamış, geç bronz çağa gelindiğinde ise yerleşimlerin hem yoğunluklarında hem de boyutlarında önemli bir artış meydana gelmiştir. Hitit başkenti Hattuşa’da bulunmuş çok sayıdaki çivi yazılı metinlerden bu bölgedeki dağların Hitit Devleti’nin sürekli düşmanı olan kavgacı Kaşka Halkı’nı barındırdığı bilinmektedir. Bu nedenle güney Paflagonya bölgesinde geniş bir alana yayılmış pek çok höyük tespit edilmiştir. Bu höyüklerin hepsi stratejik noktalarda yer alırlar ve doğal su kaynakları ile verimli topraklara çok yakındırlar. Paflagonya toprakları üzerindeki tümülüslerin pek çoğu kaçak olarak kazılmış bulunmaktadır. Bu nedenle tümülüsleri tarihlendirmek zordur ancak kazılmış tümülüslerden çıkan malzemeye dayanarak en erkeni Friğ’den başlamak üzere Helenistik hatta Roma Dönemi’ne kadar uzandığı söylenebilir.
Karabük ve çevresi, Hititlerin; M.Ö 1200 tarihinde yıkılmasından sonra sırasıyla Firik’lerin Kimmer’lerin, Lidyalıların ve Pers’lerin egemenliği altına girmiştir. M.Ö 64 yılında Pontus Kralı Mithridates Evpator’un yenilmesi üzerine Paflagonya bölgesi Romalıların eline geçmiştir. Roma Dönemi’nde Eskipazar İlçesinde Hadrianapolis ve Kimistene antik kentleri önemli birer yerleşim merkezi olmuştur. M.S. 395 yılında Roma İmparatorluğu ikiye ayrılınca Karabük ve çevresinde bu defa uzun sürecek bir Bizans Dönemi başlamıştır. Bizans döneminde Eskipazar ve Safranbolu birer piskoposluk merkezi olarak yörede etkin dinsel yerleşim alanları durumuna gelir.
1071 Malazgirt Savaşı’ndan sonra Türkler Anadolu içlerine doğru hızla ilerlemeye başladılar. 1075’ de İznik’i ele geçirerek Anadolu Selçuklu Devleti’ni kuran Süleyman Şah’ın komutanı Emir Karatekin Çankırı’yı fethettikten sonra Karabük ve çevresindeki kentlere yönelmiş ve 1084 tarihinde Ovacık, Eskipazar, Eflani ve Safranbolu’yu ele geçirmiştir. Bu tarihten sonra ele geçen bu topraklar Bizans ve Türkler arasında el değiştirmiştir. 1186 tarihinde Anadolu Selçuklu Devletini 11 oğlu arasında bölüştürmüştür. Bu tarihten itibaren özellikle Melik Ruknettin, II. Süleyman Şah, Muhittin Mesut ve Gıyasettin Keyhusrev Selçuklu sınırlarını genişletmiştir. 1196 tarihinde Ankara Meliki Muhiddin Mesut Kastamonu taraflarında Bizanslılarla bir buçuk yıl savaştı. Safranbolu kalesini dört ay mancınıklarla kuşattıktan sonra fethetti. Safranbolu kalesinin alınmasıyla Türkler yöreye hukuken de egemen oldular ve kalenin “Dadybra” olan adını “Zalifre” olarak değiştirdiler. Bölge sınır olması sebebiyle Selçuklu-Bizans arasında sık sık el değiştirmiş ve tekrar Türklerin eline geçmesi 1213 yılına rastlamaktadır.
Bölgede sırasıyla; Çobanoğlu Beyliği, Umuroğulları Beyliği, Candaroğulları Beyliği, hüküm sürmüştür. 1326 yılından, Safranbolu’nun Osmanlı egemenliğine geçtiği 1416 yılına kadar, taraflar arasında birkaç kez el değiştirdiği görülmektedir. 1402 yılında yapılan Ankara Savaşı sonrasında Karabük ve çevresi İsfendiyaroğulları Beyliğinin eline geçer. Fetret Dönemi sonunda Çelebi Mehmet tarafından 1416 yılı itibariyle Osmanlı egemenliğine tamamen geçmiştir. Karabük ve çevresi kesin olarak Osmanlıların eline geçmesiyle Bolu sancağına bağlanmıştır. 1694 tarihinde Bolu Sancağı kaldırılınca Voyvodalık haline getirilmiş ve 1694 tarihindeki bir Hatt-ı Hümayunla yeni oluşturulan Viranşehir Voyvodalığına bağlanmıştır. 1811 tarihinde Viranşehir Voyvodalığı kaldırılarak Viranşehir Sancağı durumuna getirilmiştir. Sancağın yönetim merkezi ise Safranbolu idi. Karabük ve çevresi Milli Mücadele yıllarında uzun bir süre Kastamonu’ya bağlı kalmıştır. Karabük ve çevresindeki olaylar bu dönemde Safranbolu merkezli olarak gelişmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında tümü Karabük, Safranbolu, Eflani ve Ulus askerlerinden oluşan 42. Alaydan Çanakkale cephesinden 7 yada 8 kişi geri dönebilmiştir. Kurtuluş Savaşında, Kuvay-i Milliye’nin deri ve ayakkabı ihtiyacı büyük ölçüde Safranbolu’dan karşılanmıştır.
İlimiz, dünyanın çok az yerinde rastlanacak zenginlikte bir kültür mirasına sahiptir. Tespit edilebilen 21 adet arkeolojik alan, 5 adet Kentsel Sit Alanı, 4 Adet Doğal Sit Alanı, 1417 adet tescilli eser, 693 adet yazma eser, 1088 adet basma eser, 32 adet tümülüs, 4 adet höyük, 100’den fazla kaya mezarının yanında, tescili yapılmamış envanterleşmemiş binlerce kültür varlığına sahiptir.
Bugünkü Karabük, Safranbolu’ya bağlı Öğlebeli köyünün 13 haneli bir mahallesi iken 1934 yılında Ankara-Zonguldak demiryolunun açılması ile birlikte istasyon adı olarak ilk kez Devlet Demiryolları haritasında görülmeye başlar. Karabük’ün kuruluş öyküsü, aynı zamanda Cumhuriyet tarihimizde Endüstrileşmenin öyküsü ile eş zamanlıdır. 3 Nisan 1937 de büyük önder ATATÜRK’ ün direktifleri ile zamanın Başbakanı İsmet İNÖNÜ tarafından Demir-Çelik fabrikalarının temeli atılır ve bu tarihten itibaren ülkenin sanayileşme sürecinde yerini alır. Karabük 1939 yılında Belediye, 1941 yılında Nahiye olur. 3 Mart 1953 yılında 6068 sayılı yasa ile İlçe haline gelir. Cumhuriyet kenti Karabük 550 sayılı kanun hükmünde kararname ile 6 Haziran 1995 tarihinde 78. İl olarak Türkiye idare sistemindeki yerini alır.

Halk Oyunları

Karabük ilinde halk oyunları çerçevesinde, yine en zengin folklora sahip iki ilçesi Safranbolu ve Yenice’dir. Safranbolu’da halk oyunları ve müzik folklor çerçevesinde değerlendirebileceğimiz en önemli öğe Seymenler ve buna bağlı teşkilatlardır.

Seymenlik, efelik, yiğitlik, doğruluk, mertlik, güzellik, yardımlaşma gibi ahlak ve ruh asaletini, yürek bütünlüğünü yaşatan bir topluluktur. Memleketin en usta ve müzik oyunlarını bir araya topladıkları için müzik folklorünün en güzel, en hareketli ve canlı örneklerini bu topluluklarda görmek mümkündür.

Seymenler, en parlak gösterilerini düğünün, Perşembe günü kız evinin önünde yaparlardı. Bunu “kız evini yasta koymamak” gibi bir anlayışa bağlamak mümkündür. Zira Perşembe günü oğlan evinden gelen dünürcüler alayı, kızı alıp götürecekler, “ kız evini kızsız, tuz kabını tuzsuz bırakıp gidecek ”lerdir. Seymen topluluğu hakkında şunları söyleyebiliriz. Halk müziği ve halk oyunları hakkında davullu, zurnalı mehter derneklerinin düzenli olarak bir araya gelmesi ile oluşmuş topluluktur. Seymen kuruluşu, son derece karakteristik bir özellik gösterir. Bir gösteri alayı şeklinde yürüyüş haline göre, Seymen topluluğunun kuruluşu şöyledir.

En önde Çubukçubaşı vardır. Buna değnekçibaşı da denir. İkinci sırada mehterler vardır. Bunlar davul-zurna takımıdır. Üçüncü sırada, maniciler yani türkücü ve tekerlemeciler bulunur. Dördüncü sırada Seymenbaşı vardır. Beşinci sırada sayıları 20-100 kişi arasında değişen Seymenler, Altıncı sırada ise kadın kılığına girmiş sayıları 1/-20 arasında bulunan etekliler yer almaktadır.

Safranbolu’da bazılarının türküler bölümünde yer aldığı, Aç Kapıyı, Beyleraman, Bozaklı Oyun, Sepetçioğlu(Safranbolu Varyantı), Genç Osman, Amani, Gınalı Keklik(Safranbolu Varyantı), Mızmız(Kadın) , Entarisi Ala Benziyor(Kadın), Yeşil İpek Bükene( Kadın), Kaşık Oyunu(Kadın), Irgalama, Selamlama(Davul-Köçek), Sallama(Davul-Köçek), Meydan Oyunu(Davul-Köçek), Köçek Oyunu(Davul-Köçek), Köroğlu, Kol Bastı, Alçak Cevüz Dalları, Çifte Telli önemli halk oyunlarıdır.

Düğün havaları arasında da , Kabemin Dalları Bölük Bölüktür. Eşim Dostum Yüklesinler Yükümü, Yük Dibine Yerin Ettim, Entarisi Ala Benziyor, Kızıl Belden Gelir Bekmez Helosa, Güvey Dama Çıkmaz Hey, Ben Yarime Galealtında gavuştum, Gale Kapısından Girdim İçeri, Dünürşüler Bölük Bölük Hey, Düriyemin Güğümleri Kalaylı, Garalı Yazmam Benek Benek, Yeşil İpek Bükene, Oğlanda Kolunu Sallama Ana Hamam Vaadınmı oyunları sayabiliriz.

Karabük İlinin araştırmalardan anlaşılacağı üzere halk oyunları açısından zengin bir ilçesi de Yenice’dir. Yenice Halk Oyunları, Köy Göçtü Oyunu, Arap Oyunu, Güvercin Takla ve Kaşık Oyunları biçiminde adlandırılmaktadır. Bunlardan Arap oyunu üç kişi tarafından oynanır. Esas oyuncu iki kişidir. Üçüncü kişi söylediği türkülerle oyunun biçim ve tarzını belirler. Oyunculardan ikisi ceketlerini ters şekilde giyer, başlarına birer fes geçirerek yüzlerini siyaha boyarlar. Üçüncü kişi oyunu, söylediği şu türkü ile başlatır.



Karabük Yerel Tarihi - Yorum Gezi Arkadaş 6 Eylül 2015 22 Ocak 2017 — 14:24
Dikkat! Bu alanda göndermiş olduğunuz mesajlar tüm ziyaretçiler tarafından görüntülenebilir. Göndermiş olduğunuz mesajların toplum ve site kurallarına yakışır saygılı & seviyeli içerikler olmasına dikkat ediniz ...
Tüm mesaj içeriklerinin de ziyaretçiler tarafından görüntülenebileceği nedeni ile özel kimlik bilgisi ya da kötüye kullanımı mümkün olabilecek içeriklerinizi lütfen mesajlarınızda paylaşmayınız. Bu gibi içerikli mesajlar yapılan düzeli denetimler ve şikayetler yolu ile tespit edilerek yayından kaldırılmaktadır.

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

This site uses Akismet to reduce spam. Learn how your comment data is processed.

Benzer sorular